İnsan doğar, büyür önce okula sonra askere gider. Evlenir ve her canlı gibi oda ölümü tadar. Hayatın dönüm noktaları değimiz bu belli başlı olaylar her yerde farklı şekilde yaşanır. Dolayısı ile Gürün’de bu zamanları kendine has çeşitli etkinliklerle, şenliklerle eskiden beri yaşamakta ve yaşatmaktadır. Bu kadar geniş ve zengin bir konuyu ancak özetleyerek sunabiliyoruz[1]
1- Doğum Günleri
Doğum genellikle evde ebe eşliğinde yapılır. Müdahaleli doğum olursa hastaneye götürülür. Doğum yapan anneyi sormak için pirinç lapası, süt veya tatlı götürülür. Doğan bebek 40 gün doğduğu odadan eşik atlatılıp başka yere götürülmez. Kırk gün içinde doğum yapan başka birisi doğum yapan anneyi sormak için gelmez, kırkbasar diye kırk günden sonra bebek ve anne kırklanır; önce, yedi gün olunca yedi kırkı yapılır, sonra da kırkıncı günü yapılır. Bunun için; kırılmış bir yumurta kabuğu veya kaşık ile su alınır, her alışta bir ihlâs suresi okunur, okunarak alınan bu su bir kapta biriktirilir. Çocuk banyo yaptıktan sonra, hazırlanan su bir süzgeçten geçirilerek baştan aşağı dökülür. Suyun birazı da annenin başından dökülür. Bebeğin bezleri kırk gün dışarıda bırakılmaz. Bebeğin gözü, “Haşeri olmasın” diye kırk gün açılmaz. Bebek kırk gün odada yalnız bırakılmaz, yalnız bırakılacak ise başucuna Kur’an-ı Kerim, su veya ekmek konur. Bebek büyüklerin yanında sevilmez, emzirilmez. Kundak ilk defa bir yere götürülürken yanına şeker veya yumurta alınır, ilk karşılaşılan çocuğa verilir. Gürün’de çocuğu olmayan veya çocuğu olup da yaşamayan kadınlar; Avunduklar’a gider, ekmek alır, yerler. Böyle olunca çocukları olacağı ve yaşayacağına inanılır. Pınarönü mahallesinde bulunan Avunduklar’ın bu evinde, bir yatır olduğu söylenir. Olacak çocuğa, o aileden birinin adının konmasına niyet edilir, çocuk doğduğu zaman da bu ad konur. Çocuklara, eskiden aile büyüklerinden birinin adının konulması âdeti vardı. Fakat günümüzde değişik adlar konmaktadır. Çocuk doğduktan yedi gün sonra aile büyükleri eve çağrılır; yemekler, tatlılar hazırlanır, bir büyük bebeği kucağına alır, Ezan okur ve adını kulağına üç defa söyler; böylece çocuğun adı konulmuş olur. Doğan çocuğun göz aydın manasında hediyelerle birlikte topluca görmeye gelinir. Çocuk 40 günlük olduğu zaman helva pişirilip komşulara ikram edilir. Çocuğun dişleri çıkmaya başladığında “diş hediği” pişirilerek kutlama mahiyetinde eş, dost, akraba ve komşulara ikramlarda bulunulur.
2- Sünnet: Kirvem Nerdesin!
Gürün’de genellikle kirvelik âdeti vardır. Sünnet olacak çocuğun babasının yakın bir arkadaşı veya samimi olduğu bir dostuna, çocuğunun kirvesi olması teklifi yapılır, o şahıs kabul ederse belli bir gün tespit edilir. O gün için davetiyeler bastırılır ve eş-dost, akraba sünnete davet edilir. Sünnet olacak çocuk kirvesi tarafından donatılır. Çocuğu tutacak kirve, çocuğa bir takım hediyeler alır. (Elbise, iç çamaşırı, altın vs.). Sünnet akşamı kına gecesi yapılır. Sünnet günü çocuk gezdirilerek topluca eğlenceler düzenlenir. Daha sonra tekbirler eşliğinde sünnet yapılır. Sünnetin akabinde gelen misafirlere yedirilmek üzere yemekler hazırlanır. Mevlüt ve dualar okunur, çocuk sünnet olduktan sonra hazırlanan yemeklerden misafirlere ikram edilir. Sünnete gelenler çocuğa çeşitli hediyeler getirirler.
Eskiden hediyeleri(eşarp, havlu, elbiselik kumaş, yazma çorap v.s.) uzun bir sırığa bağlayıp götürürlerdi. Bu sopalar damların müsait yerlerine çakılırdı ve bir hafta süreyle orada asılı kalırdı. 100 metre uzaktan bu soplar görülür ve oranın sünnet evi olduğu anlaşılırdı. Sünnetten bir hafta sonra kirvenin yatak kaldırma töreni olur. Böylelikle kirvelik bir akrabalığa dönüşür. Bacı-kardeş gibi olurlar. Eskiden kirveden kız alınıp verilmezdi.
“Sünnet düğünüm de bu bahçede olmuştu. Yaz akşamıydı. Komşular, akrabalar, öğretmenim gelmişti; davulcu-zurnacı şenlendirmişti insanları… Sabahın erken saatlerinde bahçede hazırlıklar yapılmış, dallarından iri, kırmızı kırmızı sarkan elma ağaçlarının altına masalar ve sandalyeler düzenli yerleştirilmiş, ocakta kazan kazan çorba, üzüm hoşafı, tereyağlı pilav ve et pişirilip hazırlanmış, ağaçlar renk renk grafon kâğıtları ve renkli ampullerle süslenmişti. Konuklar akşama doğru gelecekti” Gazeteci-Yazar Erdal Karasu[2]
3- Askerlik-Gurbetlik: Gel teskere Gel
Askere gidecek gençlerin ailelerine asker görme adıyla hediyeli olarak ziyaretler yapılır. Askere gidecek olan gençlere kına gecesi düzenlenir. Ellerine kına yakılır. Davul zurna eşliğinde askere uğurlanır. Ardından dualar okunur, maşrapa ile su dökülür.
4- Evlenme: Ana Beni Eversene
Kız istenir, sözünün alındığı gün tatlısı yenir. Belirlenen bir tarihte nişan yapılır. Düğün günü belirlenir.3 gün 3 gece davul zurna eşliğinde düğün yapılır.1.gün kahve günüdür.2.gün kına günüdür.3.gün ise gelin alma ve dua yemeği gerçekleştirilir.
Nişan: Nişanımız Var
Evlenmesine karar verilen genç için aile büyükleri kız ararlar. Kadınlar nişan, düğün gibi topluluklarda kızlara bakarlar. Beğenilen kız, oğlana söylenir. Kız, oğlan tarafından beğenilirse dünür gidilir. Günümüzde evlenme yaşı yirminin üzerindedir. Eskiden, erkekler askere gitmeden evlenirler ve çocukları olurdu. Fakat şimdilerde bu geçerli değilse de köylerde eski adetler uygulanmaktadır. Beğenilen kız için önce kadınlar dünürlük ederler. Annesi uygun görürse babasına söyleyeceğini belirtir. Eğer gönlü olmazsa, “Bir daha gelmeyin, bu işiniz olmayacak der. Kızın babasının razı olacağı fark edilirse, oğlan tarafı erkekleri dünür giderler. Kızı babasından isterler. Babası, kızın sözünü verdiği zaman söz kesilmiş olur. Takılar takılır, nişan yapılacak ise günü belirlenir. Nişan için kız ve oğlan evleri kendi tanıdıklarını nişana davet ederler. Çağırılacaklardan birisinin ölüsü var da yaslı ise onun hatırı alınmaya gidilir. Bundan sonra nişana davet edilir. Bu gelenek düğünde de aynıdır. Eskiden nişan öğleden önce kadınlara, öğleden sonra da erkeklere yapılırdı. Günümüzde bu adet kalkmıştır. Artık zamanımızda nişan âdeti de kalkmak üzeredir. Düğün ile nişan birlikte yapılmaktadır. Genellikle nişanda eskiden şerbet içilirdi, günümüzde şerbetle birlikte şeker de dağıtılmaktadır. Damat nişana gelmemişse bir sürahi içine içilen şerbetten konur, sürahinin üzerine kırmızı tül mendil ve nişan yüzüğü bağlanarak; kız tarafından birisi bunu oğlan tarafına götürür; bunu götürene de bahşiş verilir. Damat nişana gelmişse yüzükleri birlikte takılır. Dini bayramlarda kıza yoklatma denilen çeşitli hediyeler göndermek adettendir. Hediye götüren çocuğa kız evi tarafından çeşitli hediyeler verilir.
Düğün: Vursun Davullar!
Düğünü kararlaştırmak üzere kız evine gün kesmeye gidilir. Kızın babasından ne istediği sorulur. Kızın annesine “süt hakkı”(para, altın elbiselik vs.), kız kardeşine kına günü “baldız yüzüğü”, erkek kardeşi varsa “kardeş yolu” istenir. Bu hediye genellikle bir elbiselik olur. Kızın babası “başlık parası” alacaksa bu kararlaştırılır. Ancak günümüzde başlık parası âdeti pek kalmamıştır. Alınacak eşyalar kararlaştırılır. Kızın babası fazla bir şey yapmaz; ağırlık oğlan evi tarafındadır. Gelin kayınpederin evinde oturacaksa sade bir oda döşenir, ayrı oturacaksa güçlerinin yettiği kadar eşya alınır. Günümüzde beraber oturma âdeti pek kalmamıştır. Gürün’de düğünler ekseriya yaz aylarında yapılmaktadır. Düğün genellikle Cuma günü başlar ve Pazar günü akşam sona erer. Birkaç gün evvel hazırlıklar yapılır; davetiyeler hazırlanır. Akrabalar ve diğer komşular davet edilir. Düğünün ikinci günü kına günüdür. Kına gününden önce kızın çeyizi evin bir odasına serilir. Bazen oğlan evinin aldığı eşyalar da kız evine getirilip sergilenir. Düğünde davul zurna çalınacaksa davulcu ve zurnacı Cuma günü öğleden sonra oğlan evinde davul çalmaya başlar.